HÜZÜNLÜ ÜLKE POLONYA

 
9 günlük uzun bayram tatilinde Polonyadaydım. Gitmemiş olanlara şiddetle öneririm. Genel bilgilerle işte gezi programım. Meraklılarına güzel bir kaynak olur umarım.

* CUMARTESİ : LOT Havayollarıyla 2.5 saat süren bir yolculuk sonrası Varşova ya varış. Varşova Marriott Hotel de 1 gece kalış. Otel rezervasyonu için şiddetle Booking.Com u öneririm. Ne kadar önce rezervasyon yaparsanız o kadar uygun fiyat alıyorsunuz. Biz süit odada 130 euro ya kaldık. Normalde 350 euro. Otel son derece güzel, odalar lüks ve ferah. Otele hafiften yerleştikten sonra hemen 100 metre ilerdeki Central Tren İstasyonundan Krakow biletlerini alış. Polonya EU ya girmiş ama hala birçok yerde İngilizce kullanılmıyor. Biletleri daha önceden rezervasyon yapmanıza gerek yok. Yer rahatlıkla bulunuyor. Treni first class dan almak hangi perondan kalkacağını öğrenmek tam bir Çin işkencesi. Emin olmadan biletleri almayın. Süprizlerle karşılaşabilirsiniz. Grupta 6 farklı dil bilen
olmasına rağmen yinede lost durumları yaşamak macera damarlarımızı hoplattı :)



* PAZAR : Ertesi gün Varşova dan sonra Polonya nın 2. büyük şehri olan Krakow için Marriott Hotel den ayrılış. En az 10 kişiye sorarak doğru peronu bulabildik. Trende ayrı bir kompartman istememize rağmen 2 misafirimiz daha vardı. Yüzler düştü ama onlar daha bir rahatsız oldu. Sevgili olmaları büyük şanstı. Yolculuk bitene kadar yüzlerini görmedik. Anlaşılan boş bir yer buldular :) 3 saat sonra Krakow dayız. Benden tavsiye Polonya da her an yanınızda atıştıracağınız birşeyler olsun. Yemekleri pek ağız tadımıza uymuyor. Kısa bir taksi yolculuğuyla Wentzl Hotel e varış. Taksi fiyatları bizimkilerle aynı. Wentzl Hotel değil Krakow un tüm Polonya nın en güzel oteli. Old Town da olduğundan herşey ayak mesafesi yakınlığında. Hava buz gibi ama keyifler yerinde. Yemek yemek için epey zorlandık. Domuz eti neredeyse ana yemekleri ve kokusu son derece ağır. Sağolsun pizza dünyanın her yerinde aynı. Polonya henüz euro ya geçmemiş. Hala paraları zloty yi kullanıyorlar. Bizim paramızın yarısı değerinde. O yüzden herşey ucuz.



* PAZARTESİ : Gezimizin ana sebebi 2. Dünya savaşında Hitler in kurduğu Auschwitz ve Birkenau soykırım kamplarını gezmekti. Detaylı bilgi almak için özel bir rehberle çıkmak istedik. Otel müşteri hizmetleri birinci sınıf. Hemen çalıştıkları özel bir rehberle irtibata geçtiler. Yaklaşık 300 YTL ye ulaşımda dahil anlaştık. Ertesi gün saat 10:00 için sözleştik.



* SALI : Rehberimiz sevgili Martha mini vanıyla geldi. Kamplar Krakow un 60 km dışında. Yolculuk sırasında kurduğu sistemle belgesel filmleri seyrederek yola koyulduk. Gittiğimiz yerdenmi bilemiyorum ama hepimizde bir burukluk vardı. Suratlar asık ve meraklıydık. Filmlerden daha fazla ne görebilirdik ki ? Yanılmışız. Çok daha korkuncu varmış. Gerçek ! Bu kamplara gitmeden gerçeğin tokatını yemeniz imkansız. İsterseniz 1000 ayrı Schindler's List yada Pianist seyredin yinede gerçekten gördüğünüz anki dehşeti yaşayamazsınız. Martha tarih öğrencisi olduğundan zehir gibi herşey hakkında bilgisi var. Turistler genelde Auscwitz den başladığı için kalabalıkla karşılamayalım diye bizi Birkenau dan başlattı. Zaten asıl ölüm kampıda Birkenau. Martha gezinin ilk durağı bizi ölüm trenlerinden orjinal olan bir vagona getirdi. Biz salaklar ne yaptık dersiniz..Gidip vagon önünde poz verdik. Neyseki yaptığımız şeyin korkunçluğunun az sonra farkına vardık. Ve gezi boyunca içinde olduğumuz hiçbir resim çekmemeyi kararlaştırdık. Sadece belgesel tarzda resimler olacaktı. Barakalardan tutun duşlara kadar herşey olduğu gibi bırakılmış. Bir ranzaya 12 kişinin yatırıldığı yerler insanın midesini allak bullak ediyor. Duvarlara yazılan yazılar bile hala duruyor. Trenin duruş yeri, SS lerin sağlıklı sağlıksız diye ayırdıkları yer, gaz odaları, fırınlar arka arkaya öylesine fazla geldi ki Auschwitz e geçmeye cesaret edemiyorduk. Molada sigaraları içmek değil sinirden yiyorduk adeta. Biraz cesaret toplayıp Auschwitz e geçtik. Burası artık müze olmuş. Kamp havası yok. SS lerin aptalca kendilerini belgeledikleri her tür delil burada sergileniyor.

ÇARŞAMBA : Old Town daki saltanak arabası gibi muhteşem faytonlar dikkat çekici. Yarım saatlik gezdirme yaklaşık 60 YTL. Kesinlikle değer.Krakow da neredeyse her kiliside klasik müzik konseri veriliyor. O kadar sanat ve kültür kokan bir şehir ki hemen gördüğünüz ilk kütüphaneye girerek kitap alıp okuma isteğiniz geliyor. Burası adeta sanatı sevmiyenin dövüldüğü bir ülke. Akşam Chopin in bir konserini seçip en yakındaki kiliseye gidiyoruz. Giriş ücreti genelde kişi başı 50 zloty. Bu parada zaten kiliseye bağışlanıyor.



PERŞEMBE : Yine Varşova ya dönüş. Otel sizin için herşeyi o kadar güzel ayarlıyorki çıkışda yüklü bir bahşişi hakediyorlar. Yine trenimize kuruluyoruz ve Varşova ya yol alıyoruz. Dönüş gelişden daha kısa sürüyor. 2 saat 50 dakika. Varşova nın old town denilen bölgesinde La Regina Hotel de kaldık. Zaten old town da fazla otel yok. Oteller daha çok city center bölgesinde. La Regina mimarisiyle hemen dikkatinizi çekiyor. Varşova da Venedik tarzı bir otelde kalmakda bize nasipmiş. Son derece yalın ve hoş bir otel. Varşova geze geze bitmeyen bir şehir. Eski şehir bölgesinde tüm kaldırımlar arnavut kaldırımıyla döşenmiş. Topuklu ayakkabı meraklılarını uyarırım. Bu şehirde kaldırımlar caddelerden çok daha geniş. Her taraf çok temiz. Dondurucu bir soğuk ama caddeler yılbaşı için o kadar güzel süslenmişki pek aldırmıyorsunuz. Mağazası olmayan bir şehir var mı ? Varmış. Varşova. Alışık olduğum tarzda ne kıyafet nede ayakkabı/çanta mağazası gördüm. Burada tüm mağazalar Akmerkez tarzı mall lara tıkılmış. Sokaklarda ancak ya galeri yada cafeler var o kadar.



CUMA : Varşova 3. Dünya savaşı sonrası küllerinden yeniden doğan bir şehir. Hitler tarafından tam manasıyla yerle bir edilmiş. Ve eskiye sadık kalınarak tüm binalar aynı şekilde inşa edilmiş. Hayretler içinde kalıyorsunuz tekrar doğuşa. Bu sefer Varşova da ki meşhur ghetto bölgesini görmek istiyoruz. Ama büyük bir şokla karşılaşıyoruz. Hiçbir taksi şöförü neresi olduğunu bilmiyor. Nasıl olur ? O kadar filme konu olmuş, 2. Dünya savaşının ilk çıktığı yer Varşova da ghettoları kimse bilmiyor. Elimdeki kaynakla iş başa düşer diyoruz ve kendimiz başlıyoruz araştırmaya. Polonyalılar adeta o dönemlerin izlerini silmek, hatırlamak istemiyorlar. Krakow daki kamplar yeter der gibi Varşova içindeki tüm delilleri adeta saklamışlar. 100 bine yakın kişinin cehennemi olan bu lanetli bölgeyi en sonunda buluyoruz. Bazı evler o zamanlardan kalma ama boş. Duvarlar tek tük bırakılmış. Bazı duvarların önünde mum yanması ve çiçek bırakılması size yeterli ipucunu veriyor zaten. Bir süre mola verip bu sefer Pawiak Hapishanesine yöneliyoruz. Yine 2. Dünya savaşında Polonyalı ve Yahudi tutsakları Naziler burada tutmuş. Koğuşların bir tanesini bile görmek yetiyor. Girişte ziyaretçi defterinde birçok türkün yazısını ve imzasını görüyoruz. Kocaman harflerle nsanlığın utancı yazarak bizde duygularımızı ifade ediyoruz. Öğleden sonrasını Royal Castle a ayırıyoruz. 2. Dünya savaşında Hitler tarafından yerle bir edilen bu sarayı halk yardım paralarıyla tekrar inşa etmiş. 14. yüzyıldan kalma tarihi eser birden bire 20. yüzyıla ait oluyor. Bunun burukluğundanmıdır nedir Hitlere bildiğim tüm küfürleri sayıyorum. Ne yazık ki bu ziyaretden fazla zevk alamıyoruz. Akşam güzel bir veda yemeğiyle Polonya gezimize son veriyoruz.

Umarım Polonya için güzel bir kaynak olabilmişimdir.

Yorumlar